BEYLiK LAFLAR !!

Iconbir tutam BEYLÜK LAF!!

Süleyman"dan hakkın alır karınca

Kanuni Sultan Süleyman,sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhulislam Ebussuud Efendi"den şu beyitle fetva istemiş:

-Dırahta ger ziyan etse karınca

Zararı var mıdır ânı kırınca


(Yani ürünlere zarar veren karıncaları öldürmekte şer"an zarar var mıdır?)

Ebussuud Efendi,bir beyitle cevap vermiş:

-Yarın Hakk"ın divanına varınca
Süleyman"dan hakkın alır karınca

 
 

NEFES ALACAĞIM

Yahya Kemal, çok şişman olduğu için, bir yokuşun sonundaki dükkanın önünde dinlenirken, içeriden çıkan tezgâhtar:
-Buyrun beyim, diye atılmış, ne alırsınız?

Yahya Kemal tebessüm ederek:
-Evladım müsaade edersen bir nefes alacağım.

 
 

MUTLULUK

Tolstoy'a "Nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:

- "Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı hiç düşünmeyerek"

 
 

BİZ SENİ UYANIK BİLİRDİK

İstanbul'da kenar semtlerden birinde oturan yaşlı bir kadın, padişahın huzuruna çıkmak istediğini saraydaki görevlilere bildirmiş. Bunun üzerine sultanın karşısına çıkarılmıştı. Yaşlı kadın:

Evinin soyulduğunu ve bu olaydan padişahın sorumlu olduğunu söyleyerek, şikayette bulunur. Bunun üzerine hiddetlenen Kanuni:

-Bana bak kadın, sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da evinin soyulduğunu duymadın? deyince, yaşlı kadın:

-Padişahım! Kusura bakma, biz seni uyanık bilirdik, onun için evimizde rahat uyuyorduk der. Bu cevap üzerine Kanuni utanarak:

-Haklısınız diyerek, kadının çalınan mallarının bedelini kendi malından öder.

 
 

KORKUTAMAYAN DÜŞMAN

Sultan Alpaslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği subaylardan biri huzuruna gelip telaşla:

-300 bin kişilik düşman ordusu bize çok yaklaştı, demiş.

Alpaslan, hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş:

-Biz de onlara yaklaştık.

 
 

PADİŞAH'IN EDEBİ

Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü'nden geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünya da hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü.
Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim'in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama, kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi. Padişah O'na şunları söylemişti:

-"İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?"