tag:blogger.com,1999:blog-82588541707465210372024-03-20T07:31:00.387+03:00BEYLiK LAFLAR !!bir tutam BEYLÜK LAF!!YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.comBlogger56125tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-3599651565103925852010-07-16T20:35:00.000+03:002010-07-16T20:36:00.786+03:00Bİzde selam temannâ usûlü verilirİbnülemin Mahmud Kemal İnal Bey'in konağına ilk defa giden genç bir tıbbiyeli, içeriye adımını atar atmaz büyük bir gaf yapar. Orada bulunan zevâtı selâmlamak maksadıyla, birkaç kere başını öne arkaya sallar. Böyle şeylere son derece dikkat eden Mahmud Kemal Bey, öfkeli bakışlarını bu acemi gence çevirir ve haşin bir üslupla sorar:<br />— Evlâdım, senin adın ne? Genç adam şaşkınlıkla cevap verir:<br /> — Mustafa efendim! Mahmud Kemal İnal Bey, gence tevcih ettiği şu sözlerle, orada hazır bulunanları gülmekten kırıp geçirir:<br />— Bak oğlum, adın tam bir Müslüman adı. Bizde selâm temennâ usûlü verilir. El, aşağıdan yukarı kaldırılır, kalbe götürülür, sonra başa konulur ve, “es-Selâmü aleyküm” denir. Ne o, ‘senin de, senin de...’ der gibi başını sallıyorsun?YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-25309342958951252452010-07-16T20:33:00.001+03:002010-07-16T20:34:31.101+03:00Kör şairin cevabıHilâl-i Râi’nin bir dostu vardı: Kör şâir (pardon, “görme engelli”) Beşşâr. Hilâl ona arasıra ağırca lâtifeler yapardı. Bir gün yine dedi ki:<br />— Hazret, Cenâb-ı Hak bir kimseyi görmekten mahrum ederse, onun yerine başka bir nimet verirmiş. Senin ki nedir? Beşşâr cevap verdi:<br />— Sizin gibilerin yüzünü görmemek...YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-68366366643239025882010-07-16T20:30:00.001+03:002010-07-16T20:32:39.014+03:00Degisen Sizin Kalbiniz<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis78HDKuN0K8S_nxA5pOEeX4N_RuYrGqQyX8qiWEOAUi-HiU58ydnnI9NiLe5LNWDwMCES4k-QUMLVKYtChQALjG6BDn2V7_54BesNKnRy6hZ-XLx-Dgic0IZOs4d6kTzzbsVzsWthMkc/s1600/imperiaflex000zc9.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5494558210320059106" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 347px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis78HDKuN0K8S_nxA5pOEeX4N_RuYrGqQyX8qiWEOAUi-HiU58ydnnI9NiLe5LNWDwMCES4k-QUMLVKYtChQALjG6BDn2V7_54BesNKnRy6hZ-XLx-Dgic0IZOs4d6kTzzbsVzsWthMkc/s400/imperiaflex000zc9.jpg" border="0" /></a><br /><div align="left">Bir padişah, bir iki vezirini ve diğer erkandan birkaçını yanına alarak payitahta (başkente) yakın yerleşim merkezlerinde bir gezintiye çıkmıştı Payitahttan ayrılıp bir kaç saatlik bir yol katettikten sonra yolları üzerindeki bir nar bahçesinin kıyısında dinlenme molası verdiler Olgunlaşmış, tam kıvamını bulmuş olan narlar insanın iştahını kabartıyordu Padişah bahçe içinde çalışmakta olan yaşlı bir adamı yanına çağırdı sordu:</div><br /><div align="left"></div><br /><div align="left">- Bu güzel nar bahçesi kimin?- Bu nar bahçesi benimdir efendim, babamdan miras kaldı- Oğlun, uşağın var mı?</div><br /><div align="left">- Allah bize oğul uşak vermedi efendim, bir karı kocadan ibaret iki kişilik bir aileyiz<br />- Peki ben de bu ülkenin hükümdarıyım, şuradan bir nar şerbeti sıksan da içsekİhtiyar "başüstüne" dedi ve hemen gidip bah çe içindeki kulübeden kalaylı, tertemiz bir tas getirdi </div><br /><div align="left"></div><br /><div align="left">En yakındaki ağaçtan iki nar kopardı ve sıktı İki nar tam bir tası doldurdu Padişah içti veçok beğendi Bütün vücuduna bir zindelik ve ferahlık yayılmıştı İhtiyar çif çi padişahın beraberindeki herkese sırayla nar şerbeti ikram etti Padişah ve adamları bedenlerinin kazandığı bu zindelikle biraz yol almak için ihtiyara veda edip yola koyuldular Yolda şeytan padişahın kafasını karıştırmaya başladı "Madem birer ayakları çukurda olan bu yaşlı karı-kocanın mirasçıları yok, ne yapacaklar böyle güzel nar bahçesini, karşılığında bir kaç kuruş verip de bu bahçeyi ellerinden alayım" diye düşündü Padişah ve adamları akşama doğru geri dönerlerken aynı bahçenin yanında yine konakladılar Padişah ihtiyardan bir tas daha nar şerbeti yapmasını istedi İhtiyar sabahki kadar candan ve gönülden olmasa da bir tas nar şerbeti yapıp sundu Fakat padişah bu defa nar şerbetinin tadını pek beğenmedi Sabahkine hiç benzemiyordu Sordu:- Baba ne oldu böyle, bu nar şerbeti sabahki ile aynı nardan değil mi? Bunun tadı hiç de hoş değil- Aynı nardan evlat, aslında tadında da bir değişiklik yok, asıl değişen sizin kalbiniz Tebaanızın malına göz koydunuz, bunun için de narların tadı değişti.</div>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-23084492786718520402010-07-16T20:28:00.001+03:002010-07-16T20:28:26.873+03:00İyi iyi, kötü de kötüdürDerinin rengi insanları farklı kılmaz. İyi iyi, kötü de kötüdür. Büyük yaratıcı hepimizi kardeş olarak yarattı.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-82870276513469846892010-07-16T20:26:00.000+03:002010-07-16T20:27:24.884+03:00Yeryüzüne iyi muamele etYeryüzüne iyi muamele et. O babanızın malı değil,<br /> onu çocuklarınızdan ödünç aldınız.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-91377146546459388562010-07-16T20:25:00.000+03:002010-07-16T20:26:24.888+03:00Ben öncün olmayabilirimArkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü böylece ikimiz de eşit oluruz.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-54127603773139102812010-07-16T20:23:00.002+03:002010-07-16T20:25:03.626+03:00BİR BIÇAK ISTERIM<div align="left"><strong><span style="font-size:85%;">HASMIMA SALLAYINCA GERİ DÖNMEYECEK BİR BIÇAK ISTERIM </span></strong></div><div align="left"><strong><span style="font-size:85%;">BEN ADAMA İKİ BIÇAK SALLAMAM.</span></strong></div><div align="left"><strong><span style="font-size:85%;"></span></strong></div><div align="left"><strong><span style="font-size:85%;">TATAR RAMAZAN</span></strong></div>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-84008063685192439162008-12-25T14:01:00.002+02:002008-12-25T14:05:10.961+02:00cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradıMısır'ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim'in huzuruna getirilmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:<br /><br />"- <strong>Söyle bakalım Kayıtbay, cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı</strong>?"<br /><br />"- <strong>Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız, bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!" </strong><br /><br />"- <strong>Anlamadım!.." </strong><br /><br />"- <strong>Berberilerden biri, Venedik'ten top getirerek bize satmak istemişti de, Peygamberimizin, "ok ve kılıç kullanın" şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize, "Yaşayan görecektir ki, memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır" demişti. Meğer doğruyu söylemiş</strong>!"<br /><br />"- <strong>Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de, Allah'ın, "Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz" emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki, "Ok ve kılıç kullanın" demek "Başka silah kullanmayın" demek değildir. O zaman o silahlar varmış, şimdi de bu silahlar var</strong>!"<br /><br />Kayıtbay başını önüne eğdi ve sustu.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-20625904740297700732008-12-25T13:53:00.001+02:002008-12-25T14:00:43.822+02:00Zulüm sona ermiştir19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.<br /><br />Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı.<br /><br />O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.<br /><br />Mektupta şöyle denmektedir:<br /><br />"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."<br /><br />Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.<br /><br /><br />Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:<br /><br />"Fransızlar korkak ademlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir."<br /><br />Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir."<br /><br />Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.<br /><br />Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:<br /><br />"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."<br /><br />Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerin de taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.<br /><br />Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip, hadiseyi temsilen kutlarlar.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-34150663173018761472008-12-17T14:20:00.001+02:002008-12-17T14:24:45.150+02:00Süleyman"dan hakkın alır karıncaKanuni Sultan Süleyman,sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhulislam Ebussuud Efendi"den şu beyitle fetva istemiş:<br /><br />-<strong>Dırahta ger ziyan etse karınca<br /><br />Zararı var mıdır ânı kırınca</strong><br /><br />(<span style="font-size:85%;"><strong>Yani ürünlere zarar veren karıncaları öldürmekte şer"an zarar var mıdır</strong>?)</span><br /><br />Ebussuud Efendi,bir beyitle cevap vermiş:<br /><br />-<strong>Yarın Hakk"ın divanına varınca<br /> Süleyman"dan hakkın alır karınca</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-60016361841424832612008-12-15T15:46:00.001+02:002008-12-15T15:48:20.233+02:00NEFES ALACAĞIMYahya Kemal, çok şişman olduğu için, bir yokuşun sonundaki dükkanın önünde dinlenirken, içeriden çıkan tezgâhtar:<br />-Buyrun beyim, diye atılmış, ne alırsınız?<br /><br />Yahya Kemal tebessüm ederek:<br />-<strong>Evladım müsaade edersen bir nefes alacağım.</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-18743604840314983892008-12-15T15:35:00.001+02:002008-12-15T15:39:52.583+02:00MUTLULUKTolstoy'a "Nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:<br /><br />- "<strong>Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı hiç düşünmeyerek</strong>"YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-15033400493900056292008-12-15T11:12:00.001+02:002008-12-15T11:13:32.347+02:00BİZ SENİ UYANIK BİLİRDİKİstanbul'da kenar semtlerden birinde oturan yaşlı bir kadın, padişahın huzuruna çıkmak istediğini saraydaki görevlilere bildirmiş. Bunun üzerine sultanın karşısına çıkarılmıştı. Yaşlı kadın:<br /><br />Evinin soyulduğunu ve bu olaydan padişahın sorumlu olduğunu söyleyerek, şikayette bulunur. Bunun üzerine hiddetlenen Kanuni:<br /><br />-Bana bak kadın, sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da evinin soyulduğunu duymadın? deyince, yaşlı kadın:<br /><br />-<strong>Padişahım! Kusura bakma, biz seni uyanık bilirdik, onun için evimizde rahat uyuyorduk</strong> der. Bu cevap üzerine Kanuni utanarak:<br /><br />-Haklısınız diyerek, kadının çalınan mallarının bedelini kendi malından öder.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-91063778172264996052008-12-15T11:06:00.000+02:002008-12-15T11:07:24.873+02:00KORKUTAMAYAN DÜŞMANSultan Alpaslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği subaylardan biri huzuruna gelip telaşla:<br /><br />-300 bin kişilik düşman ordusu bize çok yaklaştı, demiş.<br /><br />Alpaslan, hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş:<br /><br />-<strong>Biz de onlara yaklaştık</strong>.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-30963164790549559852008-12-15T11:02:00.001+02:002008-12-15T11:03:45.459+02:00PADİŞAH'IN EDEBİMısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü'nden geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünya da hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü.<br />Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim'in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama, kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi. Padişah O'na şunları söylemişti:<br /><br />-"<strong>İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can</strong>?"YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-8173180637002717682008-12-13T15:50:00.000+02:002008-12-13T15:52:16.499+02:00YIKA DA GETİRSüleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasinin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:<br /><br />-<strong>Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-24622776933424539292008-12-13T15:48:00.001+02:002008-12-13T15:50:44.688+02:00gör kardeşliğiMevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler. Yanındaki talebesi:<br />-<strong>Güzel bir kardeşlik örneği,</strong> der. <strong>Keşke insanlar da bundan ibret alsa</strong>.<br /><br /><strong>Mevlana</strong>, tebessüm ederek karşılık verir:<br /> -<strong>Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-36902909944942174592008-12-13T15:45:00.000+02:002008-12-13T15:48:01.712+02:00Peder ne der, kader ne der.Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han: -Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır. Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:<br /><br />-<strong>Peder ne der, kader ne der.</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-56018966332958030662008-12-13T13:27:00.001+02:002008-12-13T13:30:51.748+02:00Neye Yarayacak Bu Yaptığın?Kanuni Sultan Süleyman düğünlerde yetenekli kişilerin gösteri yapmasını çok severmiş.Yine bir gün, bir düğünde İstanbul’a Osmanlı ülkesindeki bütün cambazlar, ateş üfleyenler… hepsi doluşmuş. Kanuni, gösterileri zevk ile izlemiş. Birinciye de ihsanlarda bulunacakmış. Bir adam varmış, dikiş ipini 5 metre uzaktan atıp iğnenin deliğinden geçiyormuş.Kanuni bunu görünce hayretler içerisinde kalmış:-Tesadüfen attı. Böyle bir şey mümkün değil, demiş.Adam gösterisini bir daha yapmış. Dikiş ipliği yeniden 5 metre uzaktaki iğnenin deliğine girmiş.Kanuni şaşkınlık içerisinde:<br /><br />-<strong>Bir daha yap bakalım</strong>, demiş.<br /><br />Üçüncü denemeyi ayakta seyreden Kanuni, katıla katıla gülmüş ve meşhur emrini vermiş:<br /><br />-<strong>Bu adama 100 altın verin, 100 de sopa atın.</strong><br /><strong></strong><br />Adam şaşkın<strong>:-Padişahım, 100 altını anladık ama neden 100 sopa</strong><br /><br />Kanuni cevabını hemen vermiş:<br /><br />-<strong>100 altın maharetin için, helal olsun; 100 sopa da boş işlerle uğraştığın için. Bu da bana helal olsun. Bre adam başla işin mi yok? Neye yarayacak bu yaptığın?</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-11252910579050891672008-12-13T13:21:00.001+02:002008-12-13T13:25:42.859+02:00Saray ve Saltanat Yıkılmış Ne Çıkar!Saltanatın TBMM tarafından 1 Kasım 1922 tarihinde kaldırmasıyla Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin oldu.Son padişah ve hanedanın bütün mensupları çıkartılan bir kanunla ülke dışına çıkartıldı. Hem de dönmemecesine…Önce İngiltere’ye, sonra İtalya’ya giden Vahdettin, Şerif Hüseyin’in daveti üzerine Hicaz’a gitti. Şerif’in farklı emelleri olduğunu anlayınca, muhatabının bütün ikramlarına ve ilgisine rağmen Mekke’de bir süre kaldıktan sonra İtalya’nın San Remo şehrine giderek vefatına kadar orada kaldı.Şehzadelik günlerinden tanıştığı devrin İtalya Kralı, Sultan Mehmet Vahdettin’e istediği bir köşkte oturabileceğini bildirdi. Ancak aldığı cevap çok netti.-Haşmetlü Kral Hazretleri’ne şükranlarımızı arz ederiz. Gösterdikleri incelik ve civanmertliğe hayranım. Fakat taşıdığım ‘Müslümanların Halifesi’ unvanı böyle bir yardımı kabul etmeye engeldir, diyerek kendisine sunulan imkanları reddetti.Oysa çok zor günler geçiriyor, bazı geceler aç bile kaldığı oluyordu. Ancak Sultan Vahdettin, bu durumda bile kendi durumunu düşünmüyor, ziyaretine gelen herkese Türkiye’de neler olup bittiğini soruyordu. Aldığı güzel haberlerden sonra verdiği cevap her zaman aynıydı:<br /><br />-<strong>Saray ve saltanat yıkılmış ne çıkar, vatan ve millet kurtuldu ya.</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-11333331131107813032008-12-13T13:19:00.002+02:002008-12-13T13:21:11.548+02:00O Gördükleriniz…İngiliz Büyükelçisi, eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan “Ya Hafız”(Muhafaza eden Allah) levhalarını görünce dayanamaz ve Keçecizade Fuat Paşa’ya bunların ne olduğunu sorar.Fuat Paşa, İngilizlerin anlayacağı dille cevap verir:<br /><br />-<strong>O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketi’nin levhalarıdır.</strong>YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-14917182655864367152008-12-12T15:54:00.000+02:002008-12-12T15:56:02.178+02:00MesafeEn uzak mesafe ne Afrika'dır,<br />Ne Çin, Ne Hindistan,<br />Ne seyyareler<br />Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…<br />En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir..<br />Birbirini anlamayan..<br /><br />Can YücelYGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-39580514018523778702008-09-11T11:30:00.001+03:002008-09-11T11:32:28.903+03:00İsterdimKavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye<br /><br />Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye<br /><br />Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye<br /><br />...Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye<br /><br /><br />/Yılmaz GüneyYGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-9952897236406945822008-09-09T11:23:00.001+03:002008-09-09T11:26:21.671+03:00Mevlana Denizinden Damlalar* Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.<br /><br /><br />* Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.<br /><br />* Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.<br /><br />* Nice kişiler vardır ki dizimin dibindedirler, ama benim için sanki Yemen’dedirler. Yemen’ olan niceleri de vardır ki sanki dizimin dibindedirler.<br /><br />* Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamak demektir.<br /><br />* Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz.<br /><br />* Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.<br /><br />* Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur.<br /><br />* Bal yiyen, arısından gocunmaz.<br /><br />* Bir mum, diğerini tutuşturmakla ışığından hiç bir şey kaybetmez.<br /><br />* Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür.<br /><br />* İyiliği ve ihsanı tamamlamak, başlamaktan daha iyidir.<br /><br />* Balığa, denizden başkası azaptır.<br /><br />* Adalet nedir? / - Ağaçları sulamak. Zulüm nedir/ -dikene su vermek.<br /><br />* Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin, karşındakinin anlayabildiği kadardır.<br /><br />* Fakire verilen,daha onun eline geçmeden Allah’a ulaşır.<br /><br />* İçte ki kiri su değil, ancak göz yaşı temizler.<br /><br />* Nerede akarsu varsa orada yeşillik vardır. Akan gözyaşının olduğu yere de rahmet gelir.<br /><br />* Sende iyi olan ne varsa dostuna onu ver.<br /><br />* Kendini noksan gören kişi, olgunlaşmaya 10 atla koşar. Kendini olgun sanan ise bu zannı sebebiyle Allah’a ulaşamaz.<br /><br />* Eyvahlar olsun o kişiye ki kendisi ölür de isyanı kalır!<br /><br />* Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın.<br /><br />* Yürü, bir an için mezarlıkta sessizce otur. O söz söyleyip şimdi susmuşları gör! Onların topraklarını bir renkte, bir halde görürsün, ama halleri bir değildir ki…<br /><br />* Ben, hürriyeti kulluğa satmam.YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8258854170746521037.post-4727000118260465512008-08-29T10:47:00.001+03:002008-08-29T10:48:50.430+03:00Değeriniz"Duygularınıza dikkat edin<br />davranışlarınıza dönüşür...<br />Davranışlarınıza dikkat edin<br />alışkanlıklarınıza dönüşür...<br />Alışkanlıklarınıza dikkat edin<br />değerlerinize dönüşür...<br />Değerlerinize dikkat edin<br />karakterinize dönüşür...<br />Karakterinize dikkat edin<br />kaderinize dönüşür... "<br /><br /><br />(<span style="color:#33ccff;">Mahatma GHANDI</span>)YGhttp://www.blogger.com/profile/14207864307229276156noreply@blogger.com0